Damla
New member
Kadim ve Hâdis Varlık: Zamanın Kalbinde Bir Hikâye
Selam dostlar,
Bu akşam sizlere bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir konuyu anlatmanın en iyi yolu uzun felsefi tanımlarla değil de, kalpten gelen bir hikâyedir ya...
İşte öyle bir hikâye bu.
Belki “kadim” ve “hâdis” kavramlarını çok okudunuz, belki de sadece kulağınıza mistik geliyor. Ama gelin görün ki, bu kavramlar bazen bir kitapta değil, bir insanın gözlerinde anlam bulur.
Hazırsanız, sizi biraz geçmişle, biraz kalple, biraz da varlığın özüne götüreceğim.
---
I. Bölüm – Kütüphanede Başlayan Soru
Hikâye bir sonbahar akşamı başladı. Üniversitenin eski kütüphanesinde, tozlu raflar arasında, iki farklı ruh bir kitabın aynı sayfasında buluştu:
Leyla ve Emir.
Leyla, felsefe bölümünde okuyan duygusal, sezgisel bir öğrenciydi. Hayata kalple bakar, her şeyi bir hisle anlamaya çalışırdı.
Emir ise mühendislikten felsefeye kayan o tip adamlardandı; hesaplı, stratejik, çözüm odaklı. Hayatı bir denklem gibi çözerdi.
Leyla, “Kadim ve hâdis varlık nedir?” başlıklı bir kitabı inceliyordu.
Emir yaklaşıp sordu:
— “Bu kadar eski bir konuyu neden merak ettin?”
Leyla gülümsedi:
— “Çünkü kadim olanı anlamadan, hâdis olanın neden var olduğunu çözemeyiz.”
O anda Emir, ilk defa bir felsefi cümlenin içinde kayboldu.
O güne kadar her sorunun bir cevabı olduğuna inanmıştı.
Ama Leyla’nın bu sözü, cevaptan çok, bir sessizlik bıraktı içinde.
---
II. Bölüm – Kadim: Başlangıcı Olmayan Aşk
Leyla için “kadim” kelimesi sadece bir varlık tanımı değildi.
Kadim olan, hep var olandı — zamandan bağımsız, doğmadan önce bile hissedilendi.
Ona göre kadim varlık, Tanrı gibi; varlığı hiçbir şeye bağlı olmayan, kendiyle var olandı.
Bir gün Emir’e dedi ki:
— “Kadim varlık, tıpkı bir annenin sevgisi gibidir. Doğmadan önce bile seni sever.”
Emir, bu cümleye mantık bulmaya çalıştı, formüllerle düşündü, ama yetmedi.
O an anladı ki, bazı şeyler “hesaplanamaz”.
O günden sonra Emir’in bakışı değişti.
Her şeyin bir kökeni, bir başı olduğuna inanırken; şimdi bazı şeylerin hiç başlamadığını, sadece “hep” olduğunu fark etti.
Ve bu fark ediş, ona kadim bir huzur getirdi.
---
III. Bölüm – Hâdis: Başlayan ve Bitmeye Mahkûm Olan
Ama hayat, her şeyin sonsuz olmasına izin vermez.
Bir sabah Emir, Leyla’yı kütüphanede bulamadı.
Ne mesaj, ne not, ne iz… sadece boş bir sandalye.
Günler geçti. Sonra bir gün, Leyla’nın arkadaşından duydu:
— “Leyla şehirden ayrıldı. Bir süreliğine sessizliğe çekilmek istemiş.”
Emir, o an anladı “hâdis”in anlamını.
Hâdis, sonradan var olan, başı ve sonu olan şeydi.
Tıpkı bir bulut gibi gelir, bir yağmur bırakır, sonra dağılır.
Tıpkı Leyla gibi.
Ama o bulutun bıraktığı yağmur, Emir’in yüreğinde kadimleşti.
Çünkü bazen hâdis olan bile, kadime dokunur.
---
IV. Bölüm – Felsefe Değil, Hislerle Yazılmış Bir Tanım
Aylar sonra Emir, kütüphanede yeniden o eski kitabı buldu.
“Kadim varlık: Varlığı zatından olan, ezelî ve ebedî olandır.”
“Hâdis varlık: Sonradan yaratılmış, varlığını başkasından alandır.”
Sayfayı çevirdiğinde, kenarında bir not gördü.
Leyla’nın el yazısıydı:
> “Belki ben hâdisim, ama seni sevmem kadimdi.”
Emir o anda anladı.
Bazı kavramlar kitapta öğrenilmez; bir insanda yaşanır.
Kadim varlık, sonsuz olanı temsil eder.
Hâdis varlık ise gelip geçici görünür, ama bıraktığı iz bazen kadimden daha derin olur.
---
V. Bölüm – Erkek ve Kadının İki Yüzü
Emir akılla düşünür, Leyla kalple hissederdi.
Biri stratejik, diğeri empatikti.
Ama ikisi de aynı sorunun etrafında dönerdi: “Varlık neden var?”
Emir, soruya cevap ararken, Leyla o sorunun içinde yaşamayı seçti.
Bu fark, onları ayırmadı; birbirini tamamladı.
Erkek zihnin gücüyle kadim olanı anlamaya çalıştı,
Kadın kalbin sıcaklığıyla hâdis olanı kabullendi.
Forumdaşlar, belki de varlığın sırrı bu iki bakışta gizlidir:
Akıl arar, kalp bulur.
Ve bazen kadim olan, akılla değil, aşkla hissedilir.
---
VI. Bölüm – Sonu Olanın Sonsuzluğu
Yıllar sonra Emir profesör oldu.
Bir gün dersinde öğrencilerine dedi ki:
— “Kadim ve hâdis varlık arasındaki fark, sadece felsefi değil, insani bir farktır.
Kadim olan sevgidir; hâdis olan, o sevginin yaşandığı andır.”
Ve sonra gülümsedi:
— “Ben bir hâdis aşk yaşadım ama o bana kadim bir hakikati öğretti.”
Sınıfta bir sessizlik oldu.
O anda Emir anladı ki, Leyla hâlâ onun içindeydi.
Zaman geçmiş, şehir değişmiş, ama o kadim his orada kalmıştı.
Çünkü bazı duyguların başlangıcı olur ama bitişi olmaz.
Bazı varlıklar hâdis görünür, ama izleri kadimdir.
---
VII. Bölüm – Forumda Yankılanan Soru
İşte hikâyem bu dostlar.
Belki bu başlıkta herkesin söyleyecek bir sözü vardır.
Kimimiz Leyla gibi hissederek, kimimiz Emir gibi çözümleyerek…
Peki sizce?
Kadim olan sadece Tanrı mıdır, yoksa insanın içindeki sevgi de kadim olabilir mi?
Bir duygu, bir an, bir hatıra… hâdis olarak başlayıp kadimleşebilir mi?
Cevapları değil, hisleri konuşalım.
Çünkü bazen bir forum satırı, bir kütüphanede başlayan aşk kadar derin olabilir.
Ve belki, kim bilir… o kadim varlık hepimizin kalbinde bir parça yaşıyordur.
Selam dostlar,
Bu akşam sizlere bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir konuyu anlatmanın en iyi yolu uzun felsefi tanımlarla değil de, kalpten gelen bir hikâyedir ya...
İşte öyle bir hikâye bu.
Belki “kadim” ve “hâdis” kavramlarını çok okudunuz, belki de sadece kulağınıza mistik geliyor. Ama gelin görün ki, bu kavramlar bazen bir kitapta değil, bir insanın gözlerinde anlam bulur.
Hazırsanız, sizi biraz geçmişle, biraz kalple, biraz da varlığın özüne götüreceğim.
---
I. Bölüm – Kütüphanede Başlayan Soru
Hikâye bir sonbahar akşamı başladı. Üniversitenin eski kütüphanesinde, tozlu raflar arasında, iki farklı ruh bir kitabın aynı sayfasında buluştu:
Leyla ve Emir.
Leyla, felsefe bölümünde okuyan duygusal, sezgisel bir öğrenciydi. Hayata kalple bakar, her şeyi bir hisle anlamaya çalışırdı.
Emir ise mühendislikten felsefeye kayan o tip adamlardandı; hesaplı, stratejik, çözüm odaklı. Hayatı bir denklem gibi çözerdi.
Leyla, “Kadim ve hâdis varlık nedir?” başlıklı bir kitabı inceliyordu.
Emir yaklaşıp sordu:
— “Bu kadar eski bir konuyu neden merak ettin?”
Leyla gülümsedi:
— “Çünkü kadim olanı anlamadan, hâdis olanın neden var olduğunu çözemeyiz.”
O anda Emir, ilk defa bir felsefi cümlenin içinde kayboldu.
O güne kadar her sorunun bir cevabı olduğuna inanmıştı.
Ama Leyla’nın bu sözü, cevaptan çok, bir sessizlik bıraktı içinde.
---
II. Bölüm – Kadim: Başlangıcı Olmayan Aşk
Leyla için “kadim” kelimesi sadece bir varlık tanımı değildi.
Kadim olan, hep var olandı — zamandan bağımsız, doğmadan önce bile hissedilendi.
Ona göre kadim varlık, Tanrı gibi; varlığı hiçbir şeye bağlı olmayan, kendiyle var olandı.
Bir gün Emir’e dedi ki:
— “Kadim varlık, tıpkı bir annenin sevgisi gibidir. Doğmadan önce bile seni sever.”
Emir, bu cümleye mantık bulmaya çalıştı, formüllerle düşündü, ama yetmedi.
O an anladı ki, bazı şeyler “hesaplanamaz”.
O günden sonra Emir’in bakışı değişti.
Her şeyin bir kökeni, bir başı olduğuna inanırken; şimdi bazı şeylerin hiç başlamadığını, sadece “hep” olduğunu fark etti.
Ve bu fark ediş, ona kadim bir huzur getirdi.
---
III. Bölüm – Hâdis: Başlayan ve Bitmeye Mahkûm Olan
Ama hayat, her şeyin sonsuz olmasına izin vermez.
Bir sabah Emir, Leyla’yı kütüphanede bulamadı.
Ne mesaj, ne not, ne iz… sadece boş bir sandalye.
Günler geçti. Sonra bir gün, Leyla’nın arkadaşından duydu:
— “Leyla şehirden ayrıldı. Bir süreliğine sessizliğe çekilmek istemiş.”
Emir, o an anladı “hâdis”in anlamını.
Hâdis, sonradan var olan, başı ve sonu olan şeydi.
Tıpkı bir bulut gibi gelir, bir yağmur bırakır, sonra dağılır.
Tıpkı Leyla gibi.
Ama o bulutun bıraktığı yağmur, Emir’in yüreğinde kadimleşti.
Çünkü bazen hâdis olan bile, kadime dokunur.
---
IV. Bölüm – Felsefe Değil, Hislerle Yazılmış Bir Tanım
Aylar sonra Emir, kütüphanede yeniden o eski kitabı buldu.
“Kadim varlık: Varlığı zatından olan, ezelî ve ebedî olandır.”
“Hâdis varlık: Sonradan yaratılmış, varlığını başkasından alandır.”
Sayfayı çevirdiğinde, kenarında bir not gördü.
Leyla’nın el yazısıydı:
> “Belki ben hâdisim, ama seni sevmem kadimdi.”
Emir o anda anladı.
Bazı kavramlar kitapta öğrenilmez; bir insanda yaşanır.
Kadim varlık, sonsuz olanı temsil eder.
Hâdis varlık ise gelip geçici görünür, ama bıraktığı iz bazen kadimden daha derin olur.
---
V. Bölüm – Erkek ve Kadının İki Yüzü
Emir akılla düşünür, Leyla kalple hissederdi.
Biri stratejik, diğeri empatikti.
Ama ikisi de aynı sorunun etrafında dönerdi: “Varlık neden var?”
Emir, soruya cevap ararken, Leyla o sorunun içinde yaşamayı seçti.
Bu fark, onları ayırmadı; birbirini tamamladı.
Erkek zihnin gücüyle kadim olanı anlamaya çalıştı,
Kadın kalbin sıcaklığıyla hâdis olanı kabullendi.
Forumdaşlar, belki de varlığın sırrı bu iki bakışta gizlidir:
Akıl arar, kalp bulur.
Ve bazen kadim olan, akılla değil, aşkla hissedilir.
---
VI. Bölüm – Sonu Olanın Sonsuzluğu
Yıllar sonra Emir profesör oldu.
Bir gün dersinde öğrencilerine dedi ki:
— “Kadim ve hâdis varlık arasındaki fark, sadece felsefi değil, insani bir farktır.
Kadim olan sevgidir; hâdis olan, o sevginin yaşandığı andır.”
Ve sonra gülümsedi:
— “Ben bir hâdis aşk yaşadım ama o bana kadim bir hakikati öğretti.”
Sınıfta bir sessizlik oldu.
O anda Emir anladı ki, Leyla hâlâ onun içindeydi.
Zaman geçmiş, şehir değişmiş, ama o kadim his orada kalmıştı.
Çünkü bazı duyguların başlangıcı olur ama bitişi olmaz.
Bazı varlıklar hâdis görünür, ama izleri kadimdir.
---
VII. Bölüm – Forumda Yankılanan Soru
İşte hikâyem bu dostlar.
Belki bu başlıkta herkesin söyleyecek bir sözü vardır.
Kimimiz Leyla gibi hissederek, kimimiz Emir gibi çözümleyerek…
Peki sizce?
Kadim olan sadece Tanrı mıdır, yoksa insanın içindeki sevgi de kadim olabilir mi?
Bir duygu, bir an, bir hatıra… hâdis olarak başlayıp kadimleşebilir mi?
Cevapları değil, hisleri konuşalım.
Çünkü bazen bir forum satırı, bir kütüphanede başlayan aşk kadar derin olabilir.
Ve belki, kim bilir… o kadim varlık hepimizin kalbinde bir parça yaşıyordur.