Erketeye ne demek ?

Doganbike

Global Mod
Global Mod
Erketeye Ne Demek? Bir Hikâye Üzerinden Anlayalım…

Merhaba forumdaşlar! Bugün biraz farklı bir konu üzerinden sohbet edelim. Hepimizin yaşadığı, bazen unutmaya meyilli olduğumuz, bazen de derin izler bırakan bir kelime var: Erketeye… Evet, bu kelimeyi duydunuz mu hiç? Belki de duyduğunuzda hemen anlamını çözemediniz ya da çevrenizde sıkça kullanılan bir tabir olabilir, ama anlamı ve anlamlandırdığı dünyaya dair çok şey söyleyebilir. Hadi gelin, biraz daha derinleşelim ve bu kelimenin anlamını hem sosyal hem de bireysel bir bakış açısıyla keşfe çıkalım.

Bir Kış Günü, Kırık Bir Kalp ve “Erketeye”

Bir zamanlar, Anadolu'nun küçücük bir köyünde, Ali adında genç bir adam yaşardı. Ali, çok erken yaşta ailesinin sorumluluğunu üstlenmiş, her şeyin çok hızlı geçtiği bir hayatı vardı. Çocukluğunda, babasını kaybetmiş, annesiyle birlikte iki kardeşine bakmak için gece gündüz çalışmıştı. Her şeyin zamanla değiştiğini kabul etmeye başlamıştı. Yani, büyümek zorunda kalmıştı. Fakat bir gün, köydeki yaşlı bir kadından duyduğu, belki de ilk kez karşılaştığı bir kelime her şeyi değiştirdi: Erketeye.

Ali'nin köydeki herkes gibi sorumlulukları vardı. Ama bir şekilde, bu kelime içinde kendini bulamadığı bir anlam taşıyordu. Genç yaşta evlenmesi beklenen, ailesine bakması gereken, toplumun bir bireyi olarak yerini alması gereken Ali, aslında içten içe bir şeyi eksik hissediyordu. O eksiklik, toplumun koyduğu “erkeklik” tanımına uymak zorunda kalmaktı.

Bir gün köyde bir düğün vardı. Ali'nin akrabalarından birinin düğününde, yemekler yenip, danslar yapılırken, akşam geç saatlerde yaşlı bir kadının yanına oturdu. Bu kadın, Ali'nin annesinin arkadaşıydı, adeta ona hayatı anlatan biri gibiydi. Konu bir şekilde erkeğin toplumdaki rolüne geldi. Kadın, gözlerinin içine bakarak, "Ali evladım, bu dünyada erkeğin ne olacağına karar veren sadece kendisidir, ama topluma her zaman erketeye olmanı isterler," dedi. Ali, kadının sözlerinden bir anlam çıkarmaya çalıştı, ama kadının söyledikleri, bir çentik gibi kalbinde yer etti.

Kadın, “Erketeye, toplumun erkeğe biçtiği o acımasız rol… Duygularını, zaaflarını yok sayarak sadece ‘güçlü’ olman gereken o zamanlar… Anlamadığını düşünme. Her erkek birer erketeye dönüşmeye çalışır, ama o zamanlar ‘erkekliğini’ gerçekten hissedebilir misin?” diye devam etti. Ali, kadının sözlerinden sonra bir süre sessiz kaldı.

Bir Kadının Gözünden: Empati ve İlişkiler

Ali'nin hikâyesinde, annesiyle birlikte büyümüş olan Ayşe adında bir kadın vardı. Ayşe, annesinin erkeğe, “erkekliğini kanıtlamak” için her zaman sadece güçlü ve duygusuz olmaya zorlayan bir toplumda nasıl hırpalandığını hep gözlemlemişti. Erketeye olmanın, aslında bir bakıma duygusal yüklerle başa çıkamamak, kendini ifade edememek anlamına geldiğini düşünüyordu. Ayşe için, erkeklerin de duygusal destek ve anlayışa ihtiyaçları vardı. Bu yüzden, bir erkeğin duygularını bastırmasına, güçlü görünmeye çalışmasına şahit olmak, onu derinden üzüyordu. Ayşe, erkeklerin de tıpkı kadınlar gibi, yaşadıkları dünyada, içinde oldukları toplumda kendilerini ifade edebilecekleri bir alan bulmalarının ne kadar kıymetli olduğunu hissediyordu.

Ayşe, en yakın arkadaşı Emre'yle yaptığı bir sohbetinde, "Erketeye olmak, sadece bir maske takmak demek. Erkeğin ne kadar içsel bir boşlukla boğuştuğunu kimse görmüyor. Herkesin erketeye olmasını beklediği bu dünyada, duygusal bir bağ kurmak çok zor," diyerek, içindeki empatiyi dile getirdi. Erkeklerin, kadınlardan farklı olarak, toplumun onlara biçtiği güçlü ve duygusuz maskeyle var olmaya çalışırken, aslında kendilerini kaybettiklerini düşündü. Ayşe, bu maskelerin ardındaki gerçeği görmek ve anlamak istiyordu.

Ayşe, bir erkeğin hayatında, zaaflarını kabullenebileceği ve duygusal açıdan özgür olabileceği bir ortamın yaratılmasının önemine inanıyordu. “Erketeye olmak” ile, sadece toplumun değil, kişisel bir açmazın da farkına varmak gerektiğini savunuyordu. Toplum, duygusuz bir erkek imajını yüceltse de, bir kadın olarak o duygusal boşluğu ve travmayı anlayabilen tek kişiydi.

Erketeye: Toplumun Maskesi Mi, Yoksa Gerçek Kimlik Mi?

Ali'nin ve Ayşe'nin içsel yolculukları, bu kelimenin derinliğini keşfetmelerine neden oldu. Erketeye, sadece toplumun bir dayatması değil, bir anlamda, erkeklerin içsel dünyasında bir arayıştı. Ali, hayatında yaşadığı sorumluluklar ve toplumsal beklentiler nedeniyle kendini bir şekilde erketeye olma zorunluluğuyla bulmuştu. Oysa ki Ayşe, bu maskenin ardında aslında duygulara yer açmanın, empati kurmanın, erkeğin gerçek gücünü bulmasını sağladığını fark etti.

Erketeye olmak, bazen gücü simgeler, bazen duygusuzluğu. Ama her zaman bir kayıp vardır. Kaybedilen sadece duygular değil, bazen gerçek benliktir. Gerçekten güçlü olmanın yolu, kendini ifade edebilmekten ve zaafları kabul etmekten geçer. Her erkeğin de bu yolculukta kendi içsel kimliğini bulabilmesi gerekir. Erketeye, bir maskeden fazlasıdır. Toplumun algısı, bireylerin kendilerini nasıl şekillendirdiğini belirler.

Peki ya siz?

Sizce erketeye olmak ne demek? Erkeklerin toplumsal baskılarla nasıl bir yüzleşme yaşadıklarını düşünüyorsunuz? Kadınlar, erketeye olmanın ardındaki gerçek duygusal boşluğu daha iyi anlayabiliyor mu? Forumda bu konuda düşüncelerinizi paylaşarak, belki de kendi hikayelerinizi anlatabilirsiniz!